Bu yazı W. W. Norton & Company tarafından yayınlanmış olan Will My Cat Eat My Eyeballs adlı yeni kitaptan alıntıdır.
Uzayın muazzam sonsuzluğu gibi, bir astronot cesedinin kaderi de bilinmedik bir mecradır. Şimdiye kadar hiçbir birey, uzayda doğal sebeplerle ölmemiştir. On sekiz astronot ölümü gerçekleşmiş, ancak bunların tümü gerçek bir uzay felaketinden kaynaklanmıştır. Columbia uzay mekiği (mekiğin yapısal hata nedeniyle parçalarına ayrılması-yedi ölüm), Challenger uzay mekiği (mekiğin fırlatma sırasında infilak etmesi-yedi ölüm), Soyuz 11 (hava subapının iniş sırasında yanlışlıkla açılması-üç ölüm. Sadece bu ölümler, teknik olarak uzayda gerçekleşen ölümlerdir), Soyuz 1 (atmosfere giriş sırasında kapsül paraşüt arızası-bir ölüm).
Bunların tümü, cesetlere yeryüzünde farklı sağlamlık durumlarında ulaşılmış olan büyük ölçekli felaketlerdir. Ancak bir astronot ani bir kalp krizi geçirse veya uzay yürüyüşü sırasında bir kaza yaşasa veya Mars’a giderken şu dondurularak kurutulmuş dondurmadan boğulsa ne olur, bilmiyoruz. “Evet, Houston, cesedi bakım dolabının üzerine mi bırakalım ya da . . . ?”
Bir uzay cesedinin ne yapılabileceği konusuna girmeden önce, gelin, yerçekimsiz ve atmosfer basıncı bulunmayan bir yerde ölüm meydana gelmesi durumunda neler olabileceği konusundaki şüphelerimizi masaya yatıralım.
Şimdi farz edelim ki:
Bir astronot, adı Dr. Lisa olsun, uzay istasyonunun dışında, rutin bir tamir işiyle oyalanıyor. (Astronotların oyalandığı olur mu? Yaptıkları her şeyin spesifik ve oldukça teknik bir amacı vardır diye düşünüyorum. Peki hiç eski istasyon etrafında her şeyin yolunda olup olmadığını kontrol etmek için uzay yürüyüşü yaptıkları olur mu?) Birdenbire, Lisa’nın kabarık beyaz uzay giysisine minik bir meteorit çarpıyor ve giyside büyükçe bir delik açılıyor.
Bilim kurgu senaryolarında okuduklarınızın ya da gördüklerinizin aksine, Lisa kan ve buz sarkıtları içinde parçalarına ayrılana kadar gözleri kafatasından fırlamaz. Çok dramatik bir şey olmaz. Ama, dokuz ila on bir saniye içinde bilinç kaybı yaşayacağı için giysisi zarar gördükten sonra çabuk hareket etmesi gerekir. Bu ilginç şekilde spesifik, bir nevi ürkütücü bir zaman dilimidir. Hadi 10 saniye diyelim. Basınçlı bir ortama girmek için 10 saniyesi vardır. Fakat bu denli hızlı bir basınç düşüşü muhtemelen onu şoka sokacaktır. Zavallı astronotumuz, ne olduğunu anlamadan kendini ölümün kollarında bulur.
Lisa’yı öldürecek olan koşulların çoğu, uzayda hava basıncı bulunmamasından kaynaklanır. İnsan vücudu, yeryüzü atmosferinin bizi sürekli gezegen büyüklüğünde, anksiyete giderici bir battaniye gibi saran ağırlığı altında çalışmaya alışıktır. Bu basınç ortadan kalktığı anda Lisa’nın vücudundaki gazlar genleşmeye başlar, sıvılar ise gaz haline gelir. Kaslarındaki su buhara dönüşerek cildinin altında toplanır ve vücut bölgelerini normal büyüklüklerinin iki katına çıkarır. Bu durum acayip bir Violet Beauregarde durumuna yol açar, ancak hayatta kalma açısından Lisa’nın başlıca problemi bu değildir. Basınç eksikliği kanındaki azotun hava kabarcıkları oluşturmasına yol açar ve vurgun yiyen derin su dalgıçlarının yaşadığına benzer büyük acılar çekmesine neden olur. Dr. Lisa dokuz ila on bir saniye içinde kendinden geçtiğinde tatlı bir rahatlama yaşar. Olup bitenin farkında olmadan süzülüp genişlemeye devam eder.
Bir buçuk dakika çizgisini aştığımızda, Lisa’nın kalp atış hızı ve kan basıncı hızla düşer (kanının kaynamaya başlayabileceği noktaya). Akciğerlerinin içindeki basınç ile dışındaki basınç o kadar farklı olur ki, akciğerleri yırtılır, parçalanır ve kanar. Anında yardım almazsa Dr. Lisa boğulur ve elimizde bir uzay cesedi kalır. Unutmayın, bunlar olacağını düşündüğümüz şeyler. Elimizdeki ufak çaplı bilgiler, basınçlı kabinlerde talihsiz insanlar ve daha da talihsiz hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalardan gelmektedir.
Ekip Lisa’yı içeri çeker, ama artık onu kurtarmak için çok geçtir. Huzur içinde yat, Dr. Lisa.
Peki Lisa’nın bedeni ne yapılmalıdır?
Kamu önünde konuşulmasa da NASA gibi uzay programları bu kaçınılmaz durum üzerine kafa yormaktadır. (NASA, uzay cesedi protokolünü neden saklıyorsun?) O zaman soruyu size yöneltelim: Lisa’nın bedeni Dünya’ya gelmeli mi, gelmemeli mi? Vereceğiniz karara göre olacaklar şöyle.
Evet, Lisa’nın bedeni yeryüzüne getirilsin
Bozunma soğuk derecelerde yavaşlatılabilir, yani eğer Lisa tekrar dünyaya getiriliyorsa (ve mürettebat, bozunmakta olan bir cesedin akıntılarının geminin yaşam alanına sızmasını istemiyorsa), onu olabildiğince soğuk tutmaları gerekir. Uluslararası Uzay İstasyonu’nda astronotlar çöpleri ve gıda atıklarını istasyonun en soğuk bölümünde tutarlar. Bu durum bozunmaya yol açan bakterileri engelleyerek gıdaların çürümesini azaltır ve astronotların kötü kokulardan sakınmasına yardımcı olur. Bir mekik tarafından Dünya’ya götürülene kadar Lisa’nın kalması gereken yer belki de burasıdır. Bir zamanların uzay kahramanı Dr. Lisa’yı çöplerin yanında tutmak en iyi halkla ilişkiler hareketi olmayabilir, ama istasyonda yer kısıtlıdır ve çöp alanında halihazırda bir soğutma bulunmaktadır. Dolayısıyla bedeni buraya koymak lojistik açıdan mantıklıdır.
Peki ya Dr. Lisa uzun bir Mars yolculuğunda kalp krizinden ölürse? NASA 2005 yılında Promessa adındaki İsveçli ufak bir şirketle, uzay cesetlerini işleyip saklayacak bir sisteme yönelik bir tasarım prototipi konusunda iş birliği yapmıştır. Prototipe ‘Body Back’ (Beden İade) adı verilmiştir. (“Bedeni geri getiriyor, cesedi iade ediyorum, ama tek parça değiller.”)
Lisa’nın mürettebatının bir Body Back sistemi bulunsaydı, işler şöyle yürüyecekti. Bedeni, GoreTex’ten yapılmış hava geçirmez bir çantaya yerleştirilip mekiğin hava hücresine sokulacaktı. Hava hücresinde uzay sıcaklığı (–270°C) Lisa’nın bedenini donduracaktı. Yaklaşık bir saat sonra, bir robot kolu çantayı tekrar mekiğin içine getirecek ve on beş dakika boyunca sallayarak donmuş Lisa’yı büyük parçalara ayıracaktı. Parçaların suyu alınacak ve Body Back’te geriye yirmi iki kilo civarı kurutulmuş Lisa tozu kalacaktı. Teorik olarak Lisa, tekrar Dünya’ya getirilip ailesine sunulmadan önce, yakılmış kalıntıları içeren oldukça ağır bir kap gibi toza dönüşmüş formunda yıllarca saklanabilir.
Hayır, Lisa uzayda kalmalı
Kim demiş Lisa’nın bedeninin Dünya’ya dönmesi lazım diye? İnsanlar, yakılmış kalıntılarının veya DNA’larının ufacık, sembolik bir kısmının bile Dünya’nın yörüngesine, Ay’ın yüzeyine ya da uzay boşluğuna fırlatılması için 12.000$ veya daha fazla para ödüyorlar. Sizce uzay düşkünleri, ölü vücutlarının tümünün uzayda süzülmesini sağlama şansına sahip olsaydı nasıl çılgına dönerlerdi?
Ne de olsa, geminin yanından aşağıdaki dalgalara bırakılarak denizde defnedilme, denizcileri ve kaşifleri sonsuzluğa uğurlamanın her zaman saygıdeğer bir yolu olmuştur. Gemilerde soğutma ve saklama teknolojisindeki ilerlemelere rağmen bu uygulamayı günümüzde sürdürüyoruz. O zaman, uzay cesetlerini parçalayıp dondurarak kurutacak robot kollar yapma teknolojisine sahip olsak da, belki de daha basit olan seçeneği benimser ve Dr. Lisa’yı bir ceset torbasına koyup güneş enerjisi sağlayan tertibatın yanından uzay yürüyüşüyle geçerek onu süzülmeye bırakma seçeneğini tercih ederiz?
Uzay uçsuz bucaksız ve kontrolsüz gibi görünmektedir. Dr. Lisa’nın sonsuza kadar boşlukta gezineceğini hayal etmek hoşumuza gidebilir (bir keresinde uçakta izlediğim uzay filmindeki George Clooney gibi), ancak onun mekikle aynı yörüngeyi takip etmesi daha olasıdır. Bu durum onu uygunsuz şekilde bir uzay çöpü formuna dönüştürür. Birleşmiş Milletler’in uzaya çöp atılmasına karşı yönetmelikleri bulunmaktadır. Ama kimsenin Dr. Lisa’ya bu yönetmelikleri uygulayacağını sanmıyorum. Dediğim gibi, hiç kimse asil Lisa’mıza çöp demek istemez!
İnsanlar bu zorluğu tatsız sonuçlarla daha önce de yaşamıştır. Everest Dağı’nın 8800 metrelik zirvesine tırmanabilecek sadece birkaç tırmanılabilir yol bulunmaktadır. Bu rakımda ölürseniz (yaklaşık 300 kişinin başına geldiği gibi), hayatta kalanların defnetmek veya yakmak için bedeninizi aşağı getirmeye çalışması tehlikelidir. Bugün, tırmanma yollarında ölü bedenler yatmakta ve yeni dağcılar her yıl eski dağcıların kabarık turuncu kar tulumlarının ve iskelete dönmüş yüzlerinin üzerinden geçmek zorunda kalmaktadır. Aynı şey, Mars’a giden mekiklerin her seyahatte yörüngedeki cesedi geçtiği uzayda da olabilir. “Aman Tanrım, işte yine Lisa geçiyor.”
Bir gezegenin yer çekiminin sonunda Lisa’yı çekmesi olasıdır. Eğer böyle olursa, Lisa atmosferde ücretsiz şekilde yanmış olur. Atmosfer gazının sürtünmesiyle vücut dokuları aşırı ölçüde ısınarak onu küle çevirir. Ufaktan da ufak diğer bir olasılıkla, Lisa’nın bedeni kaçış kapsülü gibi kendiliğinden çalışan küçük bir araca konup uzaya gönderilse, bu araç güneş sistemimizden çıkıp boşlukta seyahat ederek güneş sistemi dışındaki bir gezegene gitse, burada nasıl bir atmosfer varsa sağlam şekilde inse ve darbe üzerine çatlayıp açılsa, Lisa’nın mikropları ve bakteriyel sporları yeni bir gezegende yaşam yaratabilir. Bravo Lisa! Yeryüzündeki hayatı başlatanın uzaylı Lisa olmadığını nereden bilebiliriz? Dünya’nın ilk canlı yaratıklarının ortaya çıktığı “primordiyal madde” belki de Lisa’nın bozunmasıydı? Teşekkürler, Dr. Lisa.
Çeviri: popularmechanics
Görseller: Vikipedi, NASA, Vecteezy, Freepik