Müzeye girdiğim anda bir şey fark ettim. O da rutubet olmasıydı. Gerçekten çok rahatsız ediciydi. Bir an kendimi Stephen King’in romanında bir karakter zannettim. Bazen böyle kendimizi bir filmin içinde veya romanın içinde hissederiz. İşte kendimi böyle hissediyorum.
Biletimi aldıktan sonra çantama koydum ve telefonumu çıkardım. Şarjıma baktığım zaman %10 pil seviyesine sahip olduğunu gördüm. Yanımda her zaman taşıdığım güç kaynağını çıkarıp şarja taktım. Aynı zamanda satın almış olduğum sudan bir yudum içtim ve içeri adımımı attım.
KAPATILAN KÖYLER
İçeri giriş yaptığınızda sizi bolca ışıklandırılmış bir merdiven karşılıyor. Merdivenin üst tarafında ise siyah zemine üzerine beyaz harflerle yazılmış köy ve kasabaları görüyorsunuz. Hayatlarını ve düzenlerini yıllardır koruyan insanlara anons yapılmış, hanelerini tahliye etmeleri istenmiştir. Ayrıca, durumun geçici olduğu bildirilmiştir. Bu tür yerleşim yerleri 26 Nisan 1986 yılında gerçekleşen faciada geri dönüşü olmayacak şekilde kapatılmıştır. Yaklaşık üç yüz bin insan bu yerleşim yerleri (köy, kasaba) tahliye edilmiştir.
Siz de biliyorsunuz, Çernobil’i anlattığım yazı dizisinde yerleşim yerlerinden uzun uzun bahsetmiştim. Birkaç bilgi daha eklemek istiyorum. Burada üstleri çizili olan yerleşim yerlerinde şu an hiç kimse yaşamamaktadır. Çernobil Santrali’nde vakit geçirirken tur rehberimiz bize önümüzdeki 900 yıl boyunca buraya kimse gelemeyecek demişti. 900 yıl! Şu an ki bilgi birikimimiz ve teknolojimiz ile önümüzdeki 10 yılı zor görüyoruz. 900 yıl sonra muhtemelen gezegenlerarası seyahat ediyor olacağız.
Ben burada bir yorum yapmak istiyorum. Şu an ki teknoloji ile öngörülen uzunluk 900 yıl olarak söyleniyor fakat teknoloji geliştikçe, bilinç ve bilgi düzeyimiz artıkça bu sürenin kısalacağını düşünüyorum.
Merdivenlerden aşağıya inmeye başladım ve kafamı yukarı kaldırdığımda o insanların neler hissettiğini bilmek istedim. Düşünmenizi istiyorum. Görmediğiniz, duymadığınız, hissetmediğiniz bir şey için yönetim sizden evden çıkmanızı istiyor. Şu an gündemde olan koronavirus (Covid19) ile karşı karşıyayız. Virüsü ekipmanınız olmadan çıplak gözle görmeniz mümkün değil. Ama görmediğimiz, duymadığımız, dokunamadığımız bir şey bizi eve hapsedebiliyor. Bunları yazarken ilginç bulduğumu söylemek istiyorum.
SPACEMAG TÜRKİYE’NİN FACEBOOK SAYFASINI TAKİP ETMEK İÇİN TIKLAYIN.
Merdivenlerin sonuna doğru gitmeye başladım ve birkaç insanı gördüm. Muhtemelen turla gelmişlerdir diye düşüncelere dalarken tur rehberlerinin geldiğini gördüm. Onlara Çernobil hakkında bilgi veriyordu. Açıkçası, burada biraz gülümsedim. Çünkü Çernobil sahasına gidemeyenler buraya geliyordu. Ben ise Çernobil Müzesi’ne gelmeden 24 saat önce Çernobil’in içindeydim. Burada bir öneride bulunmak istiyorum. Çernobil Nükleer Santrali ve Pripyat gibi yerlere tur rehberi olmadan gidemezsiniz. Neden mi? Çünkü gelen turistler bu konuda yeterince bilgi sahibi değil de ondan. Daha önce yaşanmış bazı hadiseler mevcut. Bunlardan birisi, bölgeye gezmeye gelenlerin yanlarında hatıra olarak eşya almaya çalışması. Sakın! Çernobil sahasında bulunan tüm eşyalar, canlılar (hayvanlar ve bitkiler) dokunmanız kesinlikle yasaktır. Kaldı ki yanınızda hatıra olarak eşya götürmeye çalışırsanız yakalanırsınız. Yakalanmadığınız vakit üzerinde radyasyon absorbe eden eşya ile birlikte hem kendinizi hem de başkasını yakarsınız. Aman diyeyim. Şimdi sağa doğru dönelim.
ÇERNOBİL 4. REAKTÖR MAKETİ VE REAKTÖR KESİTİ
Sağa döndükten sonra ışık aydınlatması azaltılmış bir maket karşıma çıktı. Bu maketin fotoğrafını çekmeden önce telefonumun ışık ayarında bir düzeltme yapma gereği duydum çünkü karanlık bu bölüme hakimdi. Işık ayarını düzelttim ve fotoğrafı çektim. Çekmiş olduğum fotoğraf Çernobil 4. Reaktör Ünitesi’nin ön görünüşünden kesit alınmış maket halidir. Dünya’daki diğer nükleer santralleri bir kenara bırakalım. Çünkü bilinenin aksine Çernobil Santrali diğer santrallerden biraz farklı.
Çernobil Santrali’nin çalışma prensibi RBMK’dır. Aklınızda pek bir şey oluşmadığını hissediyorum. RBMK’nın açılımı “Reactor Bolshoy Moshchnosty Kanalny” anlamına gelen “Rus Kaynar Su Reaktör’ün” Rusçasıdır. Büyük veya fazla güçlü kaynayan reaktör de diyebilirsiniz. Neden “Rus” diyoruz? Çünkü bu tür santraller sadece SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) toprakları içerisinde inşa edilmiştir. Bugüne kadar toplam 17 adet inşa edilmiştir. İlginç olan bunlar arasında 12 tanesi halen işletme halindedir. Çernobil Santrali 4 adet üniteden oluşmaktadır. Hiçbir ünite faaliyet göstermemektedir.
RBMK reaktörlerinde yakıt olarak Uranyum elementi kullanılmıştır. Fakat, RBMK santrallerinde zenginliği düşük Uranyum dioksit tercih edilmektedir. RBMK reaktörlerinin çekirdek kısmı (kalp diyebilirsiniz) çok büyük olduğundan hem işletilmesi hem de kontrol edilmesi zordur. Aynı zamanda çok karmaşıktır. Çernobil gibi bir RMBK reaktörünün devasa bir kontrol odası bulunmaktadır. Bu kontrol odasında çok sayıda mühendis ve teknisyen çalışmaktadır.
SPACEMAG TÜRKİYE’NİN TWİTTER SAYFASINI TAKİP ETMEK İÇİN TIKLAYIN.
RBMK santrallerinin avantajları ve dezavantajları vardır. Dezavantajlarından bahsetmek istiyorum, yukarıda da söylediğim gibi bu tür reaktörleri kontrol etmeniz oldukça zordur ve yetişmiş iyi personellere ihtiyacınız vardır. Bir başka dezavantajı ise bir örnekle açıklamak istiyorum. Daha fazla güç üretmek istediğinizi farz edelim. Bunun için daha fazla yakıt yakmalısınız. Fakat RBMK reaktörlerinin dezavantajı, reaktörün gücü artıp su buharlaştıkça, reaktörün gücünün daha fazla artmasıdır. Kısaca, reaktörün gücünü dengelemeniz çok zordur. Başka bir nükleer santral tasarımı olan BWR (Kaynar Su Reaktörü) santrallerinde gücü artırmak istediğiniz zaman soğutucu su ısınmaya başlar. Öyle bir ana gelir ki soğutucu su kaynamaya başlar ve reaktör kendisini dengelemek ister. İşte tam bu anda güç artışı önlenmiş olur ve reaktör güvenli bir şekilde kendini dengeler. Çernobil Santrali’nde reaktorün 3200 MW Termal çıkış gücü varken patlamadan önce bu çıkış gücü 30.000 MW’ye (Termal) ulaşmıştır. Genellikle RBMK santrallerinin çıkış gücü 1000 MW’dir. Burada bir yorum eklemek gerekirse Çernobil Santrali patlamadan önce verebileceği çıkış gücünün (termal olarak) neredeyse 10 katına ulaşmıştır. Ayrıca, bilindiği üzere Çernobil felaketini araştıran bilim insanları reaktör tasarımında önemli bir noktaya parmak basmışlardır.
SPACEMAG TÜRKİYE’NİN LinkedIN SAYFASINI TAKİP ETMEK İÇİN TIKLAYIN.
O da şudur: Deney sırasında reaktörü acil durdurma tuşu olan “AZ-5” butonu reaktörü durdurmakla kalmamış tam aksine reaksiyonu hızlandırıp gücü inanılmaz bir noktaya taşımıştır. Bu da bize göstermektedir ki RBMK reaktörlerinin acil durum tuşu bile sorunludur. Günümüzde bu sorunun çözüldüğünü ve bu faciadan ders alındığını düşünüyorum. Japonya’da bulunun Fukuşima Santrali’ni bu konunun dışında bırakıyorum. Bu kadar olumsuz özelliği olmasına rağmen hiç mi olumlu özelliği yok? Diyebilirsiniz. Elbette RBMK reaktörlerinin olumlu özellikleri mevcut. Bunlardan birisi bu tür reaktörleri istediğiniz büyüklükte tasarlayabilmenizdir. Ayrıca, diğer reaktörlere nazaran yakıt değiştirmek için çekirdek içerisinde gerçekleşen reaksiyon durdurmanız gerekmez. Bunlar olumlu yönleridir. Fakat RBMK reaktörlerinin olumlu ve olumsuz özellikleri birleştirildiğinde gözden düşen bir santral türü olduğu bilinmektedir.
Yukarıda anlattığım gibi RBMK reaktörlerinin çalışma prensibi bu şekilde. “Peki tüm bu harcanan enerji ve açığa çıkan güç hangi amaçla yapılıyor?” diye soracak olursanız cevabı çok basit. Elektrik üretiyorlar! Evet aslında sistemleri çok karmaşık olan bu tür yapıların amaçları enerji üretmektir. Fotoğrafta ise Çernobil reaktörünün 4.Ünite’sinin önden kesit alınarak yapılmış bir maketini görüyorsunuz. Şimdi patlamaya dönelim. Patlama ile alakalı bilgileri “Çernobil-6” yazı dizisinde anlatmıştım. Burada kısaca bahsedeceğim. 25 Nisan 1986’yı 26 Nisan 1986’ya bağlayan gece 01:23:40 sularında büyük bir patlama olduğu kayıtlara geçirilmiştir. Bu patlamanın sebebi ise dördüncü reaktörde gerçekleştirilen bir deneydir. Deneyi gerçekleştiren mühendis ve teknisyenlerin amacı sanki reaktörde bir kaza olduğunu varsaymaktır. Bu varsayım ile birlikte reaktörün gücünü düşük seviyelere getirmeyi amaçlamışlardır. Yukarıda da anlattığım gibi RBMK tipi reaktörlerin kontrol edilmesi oldukça zordur. Aynı zamanda reaktörü acil durdurma butonunun tasarımında hata yapılmıştır. Sanki kaza olmuş gibi düşünülen deney, gerçeğe dönüşmüştür.
İTFAİYECİLER ARANIYOR
Reaktörde patlama gerçekleştiği sırada ortaya çıkan çekirdek ile havadaki oksijen birleşmeye başlamıştır. Esas büyük patlama işte budur. İlk patlamada, gücü aşırı artan reaktörün kalbinden ortaya çıkan yakıt havadaki oksijenle birleşince daha büyük bir patlama ortaya çıkmıştır. Bu olay ise fotoğrafta gördüğünüz kulenin oradaki (kırmızı beyaz boru) çatıda yangın çıkarmıştır ve hemen tüm yangın söndürme birimlerini alarma geçirecek telefon konuşmaları yapılmıştır. Ama hepimiz biliyoruz ki yangına müdahale etmeye gelen itfaiye erleri, çekirdeğin açığa çıktığından habersizdir. Bu, onlar için sıradan bir yangın olarak biliniyordu.
SPACEMAG TÜRKİYE’NİN PİNTEREST SAYFASINI TAKİP ETMEK İÇİN TIKLAYIN.
Halbuki yangını söndürmeye giden itfaiye erlerinden biri olan Valery Ignatenko, 14 gün sonra Moskova’da acılar içinde hayatını kaybetti. Ölümcül doz olan 400 röntgenin 4 katını yani 1600 röntgeni vücudu absorbe etmişti. Bu ne demek biliyor musunuz? Eğer 1600 röntgen radyasyon dozunu vücudunuz soğurursa ölümünüz için uzun süre beklemeniz gerekmez. Hatta cesediniz tanınmayacak hale gelir. Ben, itfaiyeciler için Çernobil’in önüne yapılmış olan anıta bir adet çiçek bıraktım. Onlar birer kahramandır.
ÇERNOBİL’E KUŞBAKIŞI BAKMAK
Maketten sola döndüğümde ise bir platform gördüm. Bu platformun üzerinde Çernobil sahasının kuşbakışı maketi yapılmıştı. Oldukça büyük bir alana kurulan nükleer santralin kenarından geçen nehri görmektesiniz. Bu nehirde yaşayan canlılar da radyasyondan nasibini almış durumda. Ayrıca, patlama gerçekleştikten sonra ortaya çıkan yangını merak edenler nehrin üstüne kurulan köprüye gelmiş ve olanları gece boyunca izlemişlerdir. O köprüye giden herkes hayatını kaybetmiştir. Bu yüzden o köprüye “Bridge of Death” denmektedir. Uzun uzun bu makete baktım ve acaba böyle bir şey Türkiye’de olsaydı ne olurdu? Diye düşünmeye başladım. Düşüncelerimden hemen vazgeçtim, düşünmek bile beni zorluyordu…
SPACEMAG TÜRKİYE’NİN YOUTUBE KANALINA ABONE OLMAK İÇİN TIKLAYIN.
BAĞLANTILI HABER VE MAKALELER: ÇERNOBİL MÜZESİ-3: SANTRALİN İSİMSİZ KAHRAMANLARI