Home BİLİYOR MUSUN? ÇERNOBİL MÜZESİ-3: SANTRALİN İSİMSİZ KAHRAMANLARI
BİLİYOR MUSUN? - 8 Nisan 2020

ÇERNOBİL MÜZESİ-3: SANTRALİN İSİMSİZ KAHRAMANLARI

Yazarımız Arda Alkaç, Çernobil Müzesi'nde sergilenenleri sıraladı. İsimsiz kahramanların şahsi eşyalarından dozimetreye kadar neler var neler.

ANATOLY DYATLOV

Çernobil’e kuşbakışı baktıktan sonra santralde çalışanların kimlik kartları, vardiya kartları ve diğer birçok verinin olduğu yere girdim. Burada en çok göze çarpan isim elbette Anatoly Dyatlov’dur. Adı pek duyulmayan bu kişi için “Çernobil’in en önemli aktörlerinden birisi” yakıştırmasını yapmanız yersiz olmaz. Çünkü Anatoly Dyatlov, o gece testi yöneten kişiydi. Gece, 01:23:40 sularında oluşan faciada güvenlik kurallarını yok saydığı ve ihlal ettiği için on yıl hapse mahkum oldu. Hapse girdikten beş yıl sonra ise genel bir af düzenlemesinden yararlanarak serbest bırakıldı. 1995’te ise hayatını kaybetti. Bütün suç ona yıkılmıştı. Bir önceki yazı dizisinde RBMK reaktörlerinden bahsetmiştim. Gözden düşen bir santral olduğu aşikar. Fakat bu gözden düşme daha öncesinden bilinmiyor muydu? Diye bir soru sormak istiyorum. Ne demek istediğimi umarım anlatabilmişimdir. Nükleer santrallerin duyguları olmaz. Onları iyi bir şekilde tasarlayıp iyi bir şekilde çalıştırmanız gerekir. Peki ya iyi tasarlamamışsanız? İşte o zaman bu tür faciaların gerçekleşmesi kaçınılmazdır. Anatoly Dyatlov güvenlik kurallarını hiçe saysa da elinin altındaki güç onun inisiyatifine bırakılamayacak kadar önemliydi. Bunu bindiğiniz ticari yolcu uçaklarında da görebilirsiniz. Sizden elektronik cihazınızı kapatmanızı isteyen yönergeler mevcuttur. Diyelim ki bir yolcu telefonunu kapatmadı. Uçak düşecek mi? Veya uçağın iletişiminde aksama mı meydana gelecek? Hayır. İşte, nükleer santrallerin de tasarımı yapılırken her ihtimal göze alınır. Fakat bilindiği üzere, Çernobil’in tasarımı hatalıydı. Acil durdurma butonu tam tersi etki yaratmış, reaksiyonu durduracak kontrol çubuklarını harekete geçireceğine, reaksiyonu hızlandırmıştı. Bu da binlerce kişinin ölümüne, yaralanmasına, intihar etmesine neden oldu.

ALEKSANDR AKİMOV

Akimov, patlamanın olduğu gün gece vardiyasında çalışan bir mühendisti. 25 Nisan 1986’yı 26 Nisan 1986’ya bağlayan gece 01:23:40 sularında gerçekleşen patlamanın ardından Moskova’da bulunan hastaneye sevk edildi. Burada yaklaşık 15 gün kaldıktan sonra acılar içinde hayatını kaybetti. Almış olduğu doz miktarı vücuduna öylesine zerk etti ki cesedi tanınmayacak haldeydi.

Aleksandr Akimov faciadan 15 gün sonra hayatını kaybetmiştir.

VALERY KHODEMCHUK (Valeri Kodemçuk olarak telaffuz edilir.)

Valery Khodemchuk facianın olduğu gece vardiyasında pompa operatörü olarak çalışıyordu. Çernobil’de bıraktığımız kişilerden birisidir. Naaşı hala dördüncü reaktörün altında… Ve her yıl 26 Nisan’da Çernobil için anma töreni düzenlenmektedir.

LYUDMILLA IGNATENKO VE DÖNEMİN KIYAFETLERİ

Santralde çalışan ve hayatını kaybeden insanların verilerini bir yere toplamaları, benim gibi araştırma yapan insanlar için yeterli bilgi kaynağı oluşturduğunu düşünüyorum. Bir gün öncesinde Çernobil Nükleer Santrali ve Pripyat gezisinde tur rehberimiz Lyudmilla Ignatenko ile görüşeceğimizi söylemişti. Bilmeyenler için tekrar edeyim, Lyudmilla Ignatenko ölen itfaiye eri Vasily Ignatenko’nun eşidir. Çernobil faciası olduğunda çatıda çıkan yangın için müdahale etmeye giden ekibin içinde olan Vasily Ignatenko, on dört gün sonra Moskova’da hayatını kaybetmiştir. O sırada hamile olan Lyudmilla, eşinden bir miktar radyasyon dozu almıştır. Almış olduğu radyasyon dozunu doğuracağı bebeği absorbe etmiştir. Bebeğini doğurduktan sonra sadece 4 saat yaşadığını görmüştür. Doktorlar ona bir daha asla çocuk doğuramayacağını söylemiştir. Oysa ki bütün doktorlar yanılmıştır. Şu anda oğlu ile birlikte Kiev’de yaşamaktadır. Lyudmilla Ignatenko ile görüşeceğimizi duyduktan sonra kulaklarıma inanamamıştım. Gerçekten mi? Diye bir soru sordum ve tur rehberimiz “Evet, görüşebilirsiniz.” Demişti. Fakat görüşeceğimiz gün Lyudmilla Kiev’de değildi. Şans işte. Devam edelim. Santralde çalışan insanların bilgilerine bakıp not ettim ve şu an sizlere aktarıyorum. Hemen yanında Çernobil’de kullanılan bazı giysileri göstermek istiyorum.

Facia gerçekleştikten sonra Merkez Komite kararları açıklandığında bölgeye ordudan personel çağırılmıştır. Çünkü Çernobil’de çalışan santral görevlileri radyasyonun yayılmasını önleme noktasında zayıf kalmıştır. Fotoğrafta görülen kıyafetler ise o dönemde kullanılmıştır. Apoletlerde kullanılan simgelerin hangi rütbeyi tercih ettiğini malesef bilmiyorum. Eğer okuyucularımızdan bilgi sahibi olan birisi varsa bu konuda bana mail yoluyla dönüş yapabilir.

SPACEMAG TÜRKİYE’Tİ TAKİP ETMEK İÇİN TIKLAYIN: TWİTTER, YOUTUBE, FACEBOOK, instagram, LinkedIN

GRAFİT

Önceki bölümlerde Çernobil’de olan faciadan sonra çıkan yangını anlatmıştık. Yangın çıkmadan önce yaşanan patlamada çekirdeği koruyan 350 kilogramlık çelik kalkan ile birlikte binanın yarısı tabir-i caizse tuzla buz olmuştur. Çevreye saçılan beton bloklar, grafitler ve diğer birçok yapı malzemesi etrafa saçılmıştır. Bu bile durumun ne kadar kötü olduğunu bize göstermektedir. Peki ben sizin yerinizde olsam şöyle bir soru sorardım. “Grafit nedir Arda?” Hemen cevaplayalım.

Fotoğrafta görünen temsili bir grafit parçasıdır.

İlk defa grafitin kelime anlamını lise yıllarımda Kimya hocamdan duymuştum. Aslında grafit dediğimiz madde karbon elementinin allotropudur. Elmasta karbon elementinin allotropudur. Elmas ve grafit, karbonun özelliklerini taşımasına rağmen iç yapısı farklı biçimdedir. Zaten allotropun kelime anlamı tam olarak budur. Aynı özellikleri gösterirler fakat iç yapısı ve uzayda dizilimleri farklıdır. Dünya’da birçok alanda kullanılmaktadır. Çok yüksek sıcaklıklara dayanabildikleri bilinmektedir. Kömür de diyebilirsiniz ama tutuşma sıcaklığı yüksek olduğundan dolayı tercih edilmez. Nükleer santrallerde nötron yavaşlatıcı olarak kullanılır. Peki neden grafitin kullanılması tercih edilmiştir? Çünkü, ucuzdur. Şimdi hep beraber düşünelim. O kadar yüksek sıcaklıklarda yakıt yakıyorsunuz, ve o dönemde enerji arzının %10’nu karşılıyorsunuz (toplam dört reaktörde). Böyle bir santralde facia yaşadıktan sonra etrafa saçılan grafit parçalardan birini çıplak elinizle temas ederseniz ne olur? Ne olacağını söyleyim. 1 dakika içerisinde aşırı radyasyon dozundan elinizi kaybedebilirsiniz. Temas anında vücudunuzda ışımadan etkileneceği için ölümünüz 14-21 gün arasında değişir. İşte onlarca itfaiye eri, binlerce grafit parçasının olduğu çatıdaki yangına müdahale etmeye sadece itfaiye eri kostümlerini giyerek gitti…

MASKELER

Facia gerçekleştikten sonra çeşitli maskeler kullanılmıştır. Bunlardan biri de şekilde görmüş olduğunuz maskedir. Biraz tanıdık geliyor değil mi? Günümüzde yaşanan nCoV (Coronavirus) pandemisinde kendimizi koruyabileceğimiz maskelere oldukça benzemektedir. Fakat bu maskelerin hiçbiri tam olarak radyasyona karşı koruma sağlayamamaktadır. Daha çok kömür madenlerinde çalışan madenciler için veyahut toz partiküllerinin yoğun olduğu yerlerde çalışan insanlar için faydalıdır. Çünkü bu tür yerlerde çalışan insanların akciğerlerine toz partikülleri tutunabilir ve çeşitli hastalıklar ortaya çıkarabilir. Bunlardan birisi de Zonguldak ilinde görülen akciğer hastalıklarıdır. Radyasyondan bu şekilde korunmaya çalışmanız, suya yazı yazmakla aynı şeydir.

Sadece kullanılan bu tip maskeler elbette yoktu. Başka maskeler de kullanılmaya başlanmıştır. Bunlardan en bilinenleri İkinci Dünya Savaşı (WWII) sırasında kullanılan maskelerdir. Bu maskeler sahip olduğu filtreleme özelliği sayesinde yukarıdaki maskelere nazaran çok daha iyi koruma sağlamaktadır. Türkiye’de de satışı yapılmaktadır fakat kullanım alanları yok denecek kadar azdır. Bu tip maskeler biyolojik tehdit veyahut radyasyon gibi tehlikelerde kullanılmak üzere tasarlanmıştır.

Sahip olduğu hava filtreleri sayesinde bölgede çalışan bir çok insan bu tip maskelerden kullanmıştır. Fakat bilindiği üzere daha önce büyük bir facia ile karşılaşmamış olan Sovyetler Birliği’nin böyle maskeler ile ilgili sınırlı sayıda stoğu bulunmaktadır. Bununla beraber, reaktörün çatı katı katında yapılacak olan grafit temizliği (Dördüncü bölümde anlatılacaktır) sırasında bu tip maskeler kullanılmamıştır. Bir önceki fotoğrafta anlattığım hiç bir işe yaramayan maskeler kullanılmıştır. Sadece grafiti temizleyecek olan gönüllü kişilerin vücut kısımları radyasyon geçirmeyen plakalarla kapatılmıştır. Çatı katını temizleyen gönüllü insanlar ile ilgili detayları bir sonraki bölümde anlatacağım. Şimdi erimeyi durdurmaya çalışan madencileri irdeleyelim.

MADENCİLER

Reaktör kalbi aşırı sıcaklıklara ulaştığından dolayı tabanda bir erime meydana getirmeye başlamıştır. Peki reaktör tabanında oluşan bu erime ne gibi sonuçlara yol açabilir biliyor musunuz? Tabanda başlayan bir erime, yeraltı sularına ulaşabilir ve bu sular tüm dünyaya taşınabilir. Örnek vermek gerekirse, Çernobil’e kuşbakışı baktığımız bölümde santralin nehir kenarına kurulmuş olduğunu görmekteyiz. Nehire karışan radyoaktif maddeler (bir kısmı karışmıştır) 100 km mesafedeki Kiev’e ulaşırsa on binlerce insanın ölümüne neden olabilirdi. Zaten tüm dünyada panik havası hakimken bir de böyle bir sorunla karşı karşıya kalmayı hiç kimse istemez. İşte bu yüzden reaktör kalbinden yayılan erimeyi durdurabilmek için çeşitli bölgelerdeki kömür işletmelerinde ve maden ocaklarında çalışan madenciler toplanmıştır. Bu madenciler (yaklaşık 400 kadar) nükleer erimeyi durdurabilmek adına canla başla kazı yapmışlardır. Yukarıda gördüğünüz etkisiz maskeleri kullanmaları istenmiştir. Çoğu madenci 40 yaşına gelmeden hayatını ya kaybetmiştir ya da geri dönüşü olmayan genetik hastalıklara yakalanmıştır.

Fotoğraf madencilerin kullanmış oldukları arabayı göstermektedir. Bu arabalar ile kazı işlemlerinin gerçekleştiği yer altından hafriyat çıkarılmıştır.

DOZİMETRE

Dozimetre dediğimiz zaman aklınıza ne geliyor? Veya daha önce hiç dozimetre gördünüz mü? Eğer on bölüm süren “Yaşayan Enkaz” yazı dizisini okursanız bizzat kullanmış olduğum dozimetreyi inceleyebilir, bilgi sahibi olabilirsiniz. Kısaca dozimetreden bahsetmek gerekirse, nükleer ışın yayan herhangi bir kaynaktan ne kadar doz aldığınızı ölçen bir aygıttır. Örnek vermek gerekirse, Çernobil faciasında itfaiye erleri 1600 – 1700 röntgen arasında değişen doz almışlardır. Yukarıda da söylediğim gibi 400 zaten ölümcül dozdur. Hastanede radyoloji bölümünde çalışan personeller de bu doz değerlerine göre çalışma saatlerini ayarlar. Boynumuza astığımız dozimetreler aracılığı ile bunu öğrenmiştim. Ben Çernobil’den ayrılmadan önce üzerime almış olduğum doz miktarı 2.5 mSv’dir. Kısaca ömrümden iki dakika gitti diyebilirim. Geiger Sayacı’da diyebiliriz.

Çernobil bölgesini gezdiğim günlerde bir adet kiralamıştım. Fakat kiralamış olduğum bir Geiger Sayacı’ydı. Geiger Sayacı anlık olarak bize radyasyon değerlerini söylüyordu. Korkmanıza gerek yok, radyasyon değerleri oldukça düşük. Fakat bu bölge güvenli demek değildir. Örnek vermek gerekirse, Pripyat Hastanesi’nin altında bulunan depoda hala itfaiye erlerinin kıyafetlerini görmeniz mümkündür. Eğer bir Geiger Sayacı’nı itfaiye erlerine doğru tutarsanız, 550 – 600 mSv cinsinden değerler görürsünüz. Bunun anlamı şudur, 1 saat kalırsanız, kanserden hayatınızı kaybedersiniz.

Fotoğrafta, boynumuza astığımız kişisel dozimetrelerimizi görebilirsiniz. Çıkışta bunlar bizden alınıp ölçümü yapılmıştır. Eğer belirli bir düzeyin üstündeyseniz, vah halinize…

Fotoğrafta, boynumuza astığımız kişisel dozimetrelerimizi görebilirsiniz. Çıkışta bunlar bizden alınıp ölçümü yapılmıştır. Eğer belirli bir düzeyin üstündeyseniz, vah halinize…

Üstteki fotoğrafta okunan değer, 20.46 µSv/h. Yani çok düşük bir değer. Çektiğim yer ise Çernobil sınırları içerisinde bir öğrenci yurdunun önüydü.

Üstteki fotoğrafta okunan değer ise 0.14 µSv/h. Kiev Meydanı’nda çekmiştim. Sağlığa hemen hiçbir zararı yok.

Soldaki cisimler eskiden kullanılan ütüler. Sağdaki ise bir çeşit dozimetredir.
Daha kolay taşınabilen dozimetre.

BAĞLANTILI HABER VE MAKALELER: ÇERNOBİL MÜZESİ-4: AŞIRI RADYASYONDAN DÜŞEN HELİKOPTER

ÇERNOBİL MÜZESİ YAZI DİZİSİ-1: ANLATILMAYANI ANLATIYORUZ

ÇERNOBİL-6: ETKİSİ 20 BİN YIL SÜRECEK