Helikopterleri ve diğer kullanılan araçları inceledikten sonra, koridorun sonunda bir manken gördüm. O an, bunu daha önce gördüm diye hatırladım. Bu, çatı temizleyicisinin mankeniydi.
ÇATIYI KİM TEMİZLEYECEK?
Çernobil’de çalışan insanların sayısı epey fazladır fakat facia gerçekleştikten sonra bazı çalışanlar aşırı dozda radyasyon aldıkları için hastaneye yatırılmıştır. Bu durumda şöyle bir sorun çıkmaktadır: “Santralde uzun yıllar çalışmış olan kişiler yoksa, neyin nerede olduğu nasıl bilinecek?” İşte burada ordudan ve gönüllülerden destek istenmiştir. Yaklaşık 600.000 (altı yüz bin) kişinin bu felaketi sona erdirmek için çalıştığı düşünülmektedir.
Basit bir şekilde düşünürsek, bu şekilde giyinmelerinin sebebi radyasyonun vücuda olan temasını en aza indirmektir. Ayrıca, unutmayın! Çatı katında temizlik yapıyorsunuz. Aşağıya baksanız reaktörü görebilirsiniz. Tabi bakabilirseniz.
ÇATIYI TEMİZLEMEK İÇİN SADECE “90” SANİYENİZ VAR
Gönüllü olarak çalışanların bu şekilde giyinmeleri istendi. Özel teçhizat ve kıyafet giydikten sonra elinize küreği alıyorsunuz ve tam olarak 90 saniyeniz oluyor. Peki bu 90 saniye ne demek? Üzerinizde kurşun plakalar, etkisiz bir maske ve kürek. Kurşun plakaların kullanılmasının sebebi, kurşunun radyasyonu geçirmemesi olarak söylenebilir. Aslında bakarsanız sadece kurşun değil, bazı element ve bileşiklerin yapısına sahip teçhizatlar da kullanılabilir fakat en yaygın kullanım kurşuna aittir. Baryum Sülfat da kullanabilirsiniz fakat zamanla yarıştığınızı unutmayın. Ayrıca, maliyeti de düşünmek zorundasınız. İşte tüm bunlar birleştiğinde, kurşun en iyi seçenektir. Üzerinize giydikten sonra grup halinde çatıya çıkmanız istenmektedir. Görev amacınız şudur: “Çatıda ne var ne yok hepsini aşağıya yani reaktör kalbine doğru atacaksınız. Süreniz 90 saniyedir.” Sizden sadece düşünmenizi istiyorum, patlamanın hemen yanı başındasınız ve sizden çatıda ne var ne yok her şeyi aşağıya atmanız isteniyor. Ayrıca, radyasyon dozu öylesine fazla ki dozimetrelerin ibreleri (analog ibreler) şaşırmış vaziyette… Ne var ne yok derken, çatıda olan grafitleri atıyorsunuz. Önceki bölümlerde grafitte bahsetmiştik. Tekrar hatırlayın, o grafitlerin orada durması çok büyük risk. Sebebi ise sürekli ışımaları.
SPACEMAG TÜRKİYE’Yİ TAKİP ETMEK İÇİN TIKLAYIN: FACEBOOK, TWİTTER, LinkedIN
İşte tam burada bir kaos ortaya çıkıyor. 90 saniye içerisinde atıp hemen görevi bir başka yoldaşınıza teslim etmeniz gerekir. Eğer 90 saniye içerisinde geri dönemezseniz işte o zaman iş akdiniz sona erer ve gönderilirsiniz. Tabi sonradan çeşitli hastalıklar ile uğraşırsınız. Ne de olsa gönüllü olmadınız mı?
ÇOCUKLAR VE HALK
Çernobil Sahası’nda dram yaşanırken geç kalınan bir karara varıldı. Hemen yakınında bulunan yerleşim yerleri (birinci bölümde bahsetmiştik) ve Pripyat kasabasının tahliyesine karar verildi. Binlerce otobüs ve araç geldi, insanlara sadece yanlarına alabilecekleri eşyaları alınmasına izin verildi. Geri kalan her şeyin kalmasını istediler. Apar topar bölgeden çıkarılan halk için “Merak etmeyin, geçici bir durum geri döneceksiniz” şeklinde açıklamalar yapılıyordu. Yaklaşık 300.0000 (üç yüz bin) insan yer değiştirdi. Bir daha geri dönmediler.
Günümüzde, Çernobil Faciası ile hayatını kaybeden insan sayısı binlerin üstünde. Sayıyı ne yazık ki tam olarak vermemiz mümkün değil. Fakat 4000 ile 93.000 arasında bir sayıdan bahsediliyor. Bunların yanında, hala hastalıklarıyla boğuşan insanlar mevcut. Aynı zamanda, çocuklarda hızlı kanser artışı gözlemlendi. Çernobil’in kurulduğu yer ise şu an baktığımız zaman Belarus ve Rusya’ya çok yakın. Facia gerçekleştikten sonra Belarus’ta da kirlilik önemli ölçüde arttı. Hatta, Çernobil’e gittiğimde “Exclusion Zone” yani “Dışlama Bölgesi” olarak bahsettiğim yer 30 kilometre çapındaydı. Bu sadece Ukrayna için geçerli, Belarus’ta da bir adet “Dışlama Bölgesi” mevcut.
Kırmızı ile gösterilen alanlar, Sezyum-137 miktarını göstermekte. Çevre ve canlı faaliyetlerine oldukça zarar veren bir radyoaktif maddedir.
İşte tüm bunlar olurken, çocuklar da her şeylerini bırakıp gittiler. Çernobil’de kalanlar ise sadece hayvanlardı. Ve bölgede yaşayan tüm hayvanlar, öldürüldü.
Şu anda da hayvanlar yaşamakta fakat dokunmanız yasak. Hatta, yemek bile vermemelisiniz.
Ben, kedi, köpek, tilki ve at gördüm. Siz de tahmin ediyorsunuz, ömürleri çok uzun olmuyor. Hatta bitkiler bile belirli bir yaşam aralığına sahipken, Çernobil’de hemen ölüyor.
Çernobil Müzesi’nde çocukların eşyaları temsili bir şekilde gösterilmiştir.
HAYATINI KAYBEDEN ÇOCUKLAR
Bir şeye dikkat ettiniz mi? Çocukların oyuncaklarının bulunduğu fotoğraflara baktığınız zaman arka tarafta petek şeklinde bir sürü vesikalığın bulunduğu fotoğrafı gördünüz mü?
İşte o çocukların hepsi hayatını kaybetti. Kimi kanser oldu, kimi genetik rahatsızlıklar geçirdi, kim radyasyona bağlı solunum yolundan dolayı hayatlarını kaybetti. Hatta ülkemizde bile bazı illerde (Ordu, Rize) radyasyon artışı gözlemlendi. Kazım Koyuncu’yu bu sebeple kaybettik…
Ukrayna’dan ve diğer ülkelerden de çocuk ölümleri haberleri geliyordu.
Özellikle Belarus’ta kanser vakalarında çocuklar birinci sıradaydı.
Ben bu fotoğrafı evimde masamın üzerine koydum. Bir şey yaparken bu çocuğa bakıyorum.
O dönemde evlerini terk eden halk. “Yaşayan Enkaz” yazı dizisinde daha yakından fotoğrafları bulabilirsiniz.
1986 yılında yayınlanan gazetelerden küpürler. En üstteki gazete “Soviet Reactor Burning Out of Control, CIA Says” yazmakta. Türkçeye çevirirsek: “CIA söylüyor: Sovyet reaktörü yanıyor, kontrol altına alınamadı.” Yine aynı gazetenin başka bir manşet sayfasında: “Soviets Report Nuclear Accident” yazmaktadır. Bunu da Türkçeye çevirirsek: “Sovyet kaynakları: Nükleer Kaza” olarak söyleyebiliriz.
Dünya üzerinde bulunan nükleer santrallerin bir kısmı noktalar ile gösterilmiştir. Çernobil Santrali’nde bulunan dört adet ünitenin tamamı kapatılmıştır.
İki farklı fotoğraf görmektesiniz. Üstteki fotoğraf 1983 yılına, alttaki fotoğraf ise 2011 yılına aittir. İki fotoğraf da Pripyat Kasabası’na aittir.
Üstteki fotoğraf 1985 yılı Pripyat kasabasına aittir. 2009 yılında ise Pripyat Kasabası hayvanların egemenliğine geçmiştir.
Bitirmeden önce son bir kişiden bahsetmek istiyorum. Muhtemelen o olmasaydı, çok daha büyük bir faciadan bahsediyor olacaktık. O kişi Profesör Valery Legasov’dan başkası değildir.
SPACEMAG TÜRKİYE’Yİ TAKİP ETMEK İÇİN TIKLAYIN: YOUTUBE, instagram, PİNTEREST
Belki de bu ismi ilk defa duyacaksınız. Çünkü bilim insanlarının isimleri ve değerleri öldükten sonra duyulur ve anlaşılır. Valery Legasov’un akıbeti öyle olacaktı. Hatta dönemin gizli servisi tarafından Viyana Konferansı’nda doğruları söylememesi için tehdit edilecekti.
KİLİT İSİM: PROFESÖR VALERY LEGASOV
Valery Legasov, Çernobil Soruşturma Komitesi’nde görev alıyordu. Bir kimyagerdi ve Sovyetler Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Bilim Akademisi’ne üyeydi. Kısaca kendisine komisyon şefi diyebiliriz. O dönemde SSCB’nin üzerinde yapmış olduğu baskı ve intiharı ile bilinir.
“İntihar mı? Nasıl intihar etti?” diyebilirsiniz. Kendisi, 27 Nisan 1988 yılında yani tam olarak patlamadan 2 yıl 1 gün sonra kendini asarak intihar etmiştir. Belki de intihar süsü verildi. İntihar etmeden önce ses kayıt cihazına birçok ses kaydetmiştir. Bu ses kayıtlarını çeşitli internet sitelerinden dinleyebilirsiniz. Her bilim insanına olduğu gibi Valery Legasov’un da değeri ölümünden sonra anlaşıldı. Pardon, intihar ettirilmesinden sonra. Ama tüm Dünya’nın kendisine büyük bir borcu vardır. Çünkü komisyon şefi olarak çalıştığı Çernobil’de hep doğruları söylemiş, doğru hamleler yaparak milyonlarca insanın hayatını kurtarmış ve facianın önlenmesinde kilit rol oynamıştır. Fakat ülkemizde de sıkça duyduğumuz bir sözü size hatırlatmak istiyorum. “Hiçbir başarı cezasız kalmaz.” Nuri Demirağ ile uçak üretiyorduk, kapatıldı ve Nuri Demirağ’ı cezalandırdık. Vecihi Hürkuş ilk uçan pilotlardan biriydi onu da cezalandırdık. SSCB ise Valery Legasov’u cezalandırdı. Yalan söylemediği ve doğruları savunduğu için. Şöyle bir sözü vardır.
To be a scientist is to be naive. We are so focused on our search for truth, we fail to consider how few actually want us to find it. But it is always there, whether we see it or not, whether we choose to or not. The truth doesn’t care about our needs or wants. It doesn’t care about our governments, our ideologies, our religions. It will lie in wait, for all time. And this, at last, is the gift of Chernobyl. Where I once would fear the cost of truth, now I only ask: What is the cost of lies?
Valery Legasov’un bu sözlerini gelin Türkçe’ye çevirelim.
Bilim insanı olmak naif olmaktır. Gerçeği aramaya o kadar odaklandık ki kimlerin bulmamızı istemediğini düşünemeyerek hata yaptık. Ama gerçek her zaman oradadır. Görsek istesek de istemesek de. Gerçek bizim isteklerimizi ve ihtiyaçlarımızı umursamaz. Hükümetlerimizi, ideolojilerimizi ya da dinlerimizi umursamaz. O her zaman bekleyecektir ve bu Çernobil’in bize olan hediyesidir. Daha öncesinde gerçeğin bedelinden korkuyordum fakat şimdi soruyorum: YALANLARIN BEDELİ NEDİR?
1996 yılında kendisine Boris Yeltsin tarafından “Rusya Federasyonu Kahramanı” ödülü verildi. Ölümünden 8 yıl sonra…
HOSTELE VE EVE DÖNÜŞ
Akşam vaktine kadar müzede durdum ve Çernobil’i anlamaya çalıştım. Sizlere de anlatmaya çalıştım. Aslında bilmediğimiz o kadar çok şey var ki bunu hissediyorum.
Saat şu an 20:07 fakat havanın hala açık olduğunu, yeni kararmaya başladığını görebilirsiniz. Hostele döndüm ve dün Çernobil’in kendisindeydim dedim. Şimdi, Çernobil’in müzesinden döndüm. Hayatımda bu kadar şanslı olabileceğim başka bir gün bilmiyorum. Eğer bu satırları okuyorsanız, bilin ki sağlığım yerinde ve Çernobil üzerine araştırmalar yapıyorum. Hostelde bulunan mutfaktaki su ıstıcısını çalıştırdım ve gökyüzüne baktım. Çernobil’i düşünerek çayımı yudumlamaya devam ettim…
SON SÖZLER
Okuduğunuz ve vakit ayırdığınız için teşekkür ederim. Böyle bir eseri dünyaya kazandırmanın mutluluğunu yaşıyorum. Bu konuda beni teşvik eden Emre Ergül hocama teşekkür ediyorum.
Bana sosyal medya üzerinden ulaşabilirsiniz. Eğer bir yerde hata yaptıysam bunu mutlaka bana bildirin. Böylelikle düzeltme şansını bana vermiş olursunuz. Teşekkürler.
Mehmet Arda ALKAÇ
Gaziantep Üniversitesi Makine Mühendisliği Laboratuvarları
Asistan Öğrenci
Email: mehmetardaalkac@gmail.com
instagram ve Twitter: ardalkac
LinkedIn: Arda ALKAÇ
BAĞLANTILI HABER VE MAKALELER: ÇERNOBİL MÜZESİ YAZI DİZİSİ-1: ANLATILMAYANI ANLATIYORUZ