Başlamadan önce bir bilgi daha eklemek istiyorum. Bundan sonra okuyacağınız her satırda bilimsel verilerden biraz daha fazla faydalanacağız, fakat hiç şüphen olmasın sevgili okurum… Basit bir dil ile yazacağımdan emin olabilirsin. Hatta hiç sıkılmayacaksın. Ayrıca radyasyon değerlerinin ne anlama geldiğini ve günümüzde neye tekabül ettiğini de göstereceğim.
Başlayalım o halde. Benimle gelin.
Araca bindikten sonra gördüklerim karşısında yeteri kadar şok olduğumu düşünüp gözlerimi kapadım ve olanları düşündüm. Korku, panik, kayıplar ve daha bir çok şey. Bunları düşünürken gözlerimi açtım ve anayoldan ayrıldığımızı fark ettim. Bir yere gelmiştik. Çok ilginç bir şekilde çevrede insanların varlığını gördüm. Çernobil’de vardiyalı çalışan insanlardı bunlar.
Şoför aracı park ettikten sonra otomatik kapıyı açtı ve temmuz ayı olmasına rağmen soğuk hava yüzümüze vurdu. Araçtan indikten sonra, bir restorana geldiğimizi anladım. Dışarıda biraz hava aldıktan sonra içeri girdim. Dekorasyonu tamamen ahşaptan oluşan bir iç tasarıma sahipti. Karşı tarafta lavabo ve tuvalet sağımda ise öğle yemeği yiyebileceğimiz bir yer vardı. Girişte bir görevli adımı sordu ve hemen kendisine gösterdim. Karşılıklı olarak birbirimize teşekkür ettik ve ben yüzümü yıkamak için lavaboya yöneldim. Çıktığımda ise Mehmet Hoca eli ile işaret etti ve masaya oturduk.
“RADYASYONUN OLDUĞU YERDE YEMEK YENİR Mİ?”
Masamızda Dünya’nın çeşitli ülkelerinden gelen insanlar vardı. Onlarla birlikte oturmak çok keyifli ve çok güzeldi. Bir daha öyle bir masaya denk gelir miyim bilmiyorum.
Yemekler gelmeden önce masamızda elmalar, doğranmış ekmekler, elmalı turta ve salata vardı. Bunlar atıştırmamız içindi. Yemekler gelene kadar masamızda oturan Kanadalı bir çift ile sohbete daldık. Türkiye’ye gelmek istediklerini İstanbul’u merak ettiklerini söylediler. Eğer gelirlerse kendilerini misafir olarak ağırlayabileceğimi söyledim. Teşekkür ettiler ve o sırada yanımda oturan Japonyalı hanımefendiye Hiroşima hakkında birkaç soru sordum. Kendisi şaşırtıcı derecede doğru ve bilimsel verilerle bana Hiroşima’yı anlattı.
Masadaki herkes dikkat kesilmişti. O kadar güzel bir aksan ile anlatıyordu ki az İngilizce seviyesi bile anlayabilirdiniz.
Merak ediyorum acaba Türkiye’de herhangi birisine tarihi bir olayı veya müzeyi sorsaydık anlatabilir miydi? Bunu size bırakıyorum sevgili okurum.
Şimdi en çok sorulan sorulardan birisi şu bence: “Radyasyonun olduğu bir yerde yemek yemek sağlıklı mı ve doğru mu?” diye bir soru gelebilir. Bu konu hakkında direkt tur rehberimiz soruyu cevapladı. Kendisi cebinden mühürlü bir kağıt çıkarttı ve yemeklerin nereden geldiğini ile nasıl yapıldığını beyan eden tek sayfalık bir yazı çıkardı. İngilizce olduğu için anlamak zor değildi, kendisine teşekkür ettim. Sonunda öğle yemeğimiz geldi.
Çernobil turuna katılmadan önce domuz eti istemediğinizi bildirebilirsiniz. Aslında ben domuz etini denedim fakat bende mide rahatsızlığı yarattığı için yemedim. İsterseniz yiyebilirsiniz.
Gelen yemeğe baktığınızda tavuk eti ve pilavı görebilirsiniz. Sıcak bir ortamda sıcak bir yemek biraz olsun beni rahatlattı. Çatal ve bıçağın temiz olması insanların işlerine ne derece saygılı olduğunun da bir göstergesi. Biz yemeğimizi yerken siz de fotoğraflara bakabilirsiniz sevgili okurum. Bu arada yemek güzeldi.
Mehmet Hoca ile yemeğimizi bitirdikten sonra termosumdan yanımda getirdiğim çayı içmeye başladım. Biraz sohbet ettik. Sohbet ettikten sonra sırayla şoför, tur rehberi ve gruptaki diğer insanlar çıkmaya başladı. Sigara yakanlar oldu. “Sağlık açısından engel teşkil etmez mi?” diye bir soru sordum tur rehberimize. Sorun olmaz, dışarıda besin tüketilmesi sorun olur dedi.
Bu sefer araca binmedik, tur rehberimiz kendisini takip etmemizi istedi.
Bir anıta geldik.
MONUMENT OF THE THIRD ANGEL – ÜÇÜNCÜ MELEK ANITI
“Üçüncü melek ses çıkardı ve büyük bir yıldız gökten düştü, bir meşale gibi yandı ve nehirlerin
üçte birine ve su kaynaklarına düştü.
Yıldızın adı Wormwood; ve suların üçte biri pelin haline geldi ve birçok adam sudan öldü,
çünkü acı çekildi.”
Esinleme (Revelation) 8:10
İlk baktığınızda pek bir şey seçemeyebilirsiniz fakat bu anıt Ukrayna halkı için son derece önemli.
Çünkü bir kehanetin gerçekleştiğine inanıyorlar. Halk arasında Pelin olarak bilinen bir tür bitki ile ilgili bir kehanet. Artemisia Vulgaris ise bilimsel adı.
Peki neden Pelin ismi seçilmiş, biliyor musunuz?
Çünkü, Çernobil 1193 yılında kurulmuş bir yer. Bu tarihlerde insanlar Çernobil ile aynı anlama gelen İngilizcesi “mugwort” ya da “wormwood” olan “Pelin” bitkisi ile anlamlandırmışlar.
Ukrayna halkı artık Pelin’in melek olduğuna inandığından dolayı böyle bir anıt yapmış.
Gerçekten çok ilginç demiştim ilk gördüğümde ve tarihini okuduğumda.
Devam ediyoruz ve tur rehberimiz bir sürü tabelanın olduğu bir yerde durduruyor.
300 BİN İNSAN TAHLİYE EDİLDİ…
Tabela diyebiliyoruz değil mi? Bizim için sıradan olan bir tabela.
Aslında onlar sıradan birer tabela değil.
Onlar, patlamadan sonra boşaltılan köyler, kasabalar ve diğer yerleşim yerleri.
Fotoğrafta görüldüğü gibi sağ ve soldaki tüm tabelalarda gördüğünüz yerleşim yerlerinde yaşayan ne kadar insan varsa hepsi tahliye edildi. Yaklaşık 300.000 (Üç yüz bin) insan. Ayrıca onlara bu durumun geçici olduğu söylendi.
Hala dönüş yasak.
Tur rehberimiz köyler ve orada yaşayan insanlar hakkında bize bilgi vermeye devam ediyordu.
Bu noktada ilginç bazı yerlere değindi. İnsanların evlerini bırakmak istemediklerini, görmedikleri bir şey için evlerinden ayrılmak istemediklerini dile getirdiler. Dönemin SSCB hükümeti ise ne olursa olsun o insanları oradan tahliye etme emrini vermişti bir kere. Durum her geçen gün kötüleşiyor, daha önce karşılaşılan bir şey olmadığı için mücadele etmekte zorlanılıyordu.
Bir de fotoğrafa tersten bakalım, tabelaların üzerinde kırmızı bir çizgi görebilirsiniz. Bu çizgiler o yerleşim yerinin tamamen tahliye olduğunu ve dönüşün olmadığını simgeliyor.
Yaklaşık bir kilometreye yakın olan bu tabelalı yolda yürüdükten sonra solumuzda heykellerin kaldığını görebilirsiniz. Ne anlama geldiklerini veya neden oraya konulduklarını bilmiyorum ama mutlaka bir hikayesi vardır.
Tıpkı Çernobil’in olduğu gibi.
ORİGAMİ VE FUKUŞİMA SANTRALİ
Heykelleri ve tabelaları geçtikten sonra karşımıza bir anıt daha çıkıyor. İlginiz veya konuya vakıf iseniz anıtın neye benzediğini tahmin edebilirsiniz. Bu bir figür.
Origami anıtı.
İsterseniz önce Origami’nin ne anlama geldiğinden biraz bahsedelim.
Origami, Japonca “ori” ve “gami” sözcüklerinin birleşiminden meydana gelmiş olup kâğıt katlama sanatına verilen addır.
Peki Origami’den yapılan figürleri neyi temsil etmektedir? Hemen cevaplayayım.
Çok uzağa gitmenize gerek yok, 2011 yılında hatırlarsanız Japonya’da büyük bir deprem olmuştu. İşte o depremde çok önemli bir olay yaşandı.
Fukuşima Nükleer Santrali’nde bir kaza meydana gelmişti.
Daha da kötüsü, bu kaza kimsenin umrunda değil fakat biliyor musunuz bilmiyorum.
INES (International Nuclear and Radiological Event Scale) ölçeğine göre bu kaza, Çernobil’le aynı kategoride.
Seviye 7 : Büyük Kaza.
İşte Origami Anıtı bu yüzden yapılmış. Çernobil ile Fukuşima aynı kaderi paylaşan kardeş iki santral. Birisi depremden hasar gördü ve hala radyoaktif ışıma devam etmekte. Çernobil’de aynı şekilde fakat Çernobil bir kaza değil.
Bir cinayet.
Japonlar saygılarını ve desteklerini bu şekilde göstermiş. Aynı şekilde Ukrayna da.
Buradan ayrılmadan önce çeşitli binalar görüyoruz. Bu binalar Dışlama Bölgesi’nin idari personelinin kaldığı ve çalıştığı binalar. Bizdeki ana bina gibi düşünebilirsiniz.
Karşımıza Çernobil’in bulunduğu ve yerleşim alanlarını ve Pripyat’ı içine alan devasa bir harita görüyoruz. Şimdiden söyleyim, her yeri gezemiyorsunuz. Vaktiniz ve paranız olsa bile bazı bölgeler inanılmaz derecede radyoaktif salınımdan etkilenmiş durumda.
LENİN HEYKELİ VE İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI ANITI
Buradan ayrılmadan önce aracımızı görüyoruz. Tur rehberimizi takip edip tam aracımızın olduğu yere gitmeden önce bize bir heykel gösteriyor. Vay canına diyebilirsiniz ve demelisiniz de.
Çünkü gördüğünüz heykel, ayakta kalan son Lenin heykellerinden biri.
İşte bu son kalan heykelin önünde bir hatıra fotoğrafı çektirmek istedim.
Çünkü belirli bir süre sonra artık bu heykel de zamanın karşısında yıkılıp gidecek.
Araca binmeden önce son bir kez dönüp baktım Lenin heykeline ve yola çıktık.
“Çernobil Santrali’nden önce gitmemiz gereken iki yer daha var” dedi tur rehberimiz. Ona uyduk ve biraz daha yol aldıktan sonra yeşilin daha bol olduğu bir yola girdik. Aniden yolun sağında durduk. Niye durduk derken tekrar bir arama olduğunu fark ettik.
O sırada yağmur başlamıştı ve Çernobil’in toprak kokusuyla beraber içimize işliyordu.
Pasaportlarımız ve belgelerimiz ıslanmasın diye görevli askeri personel aracın içine girdi ve tek tek baktı. Şoföre tamam, devam edebilirsiniz dedikten sonra bir kilometre kadar yol aldık.
Başka bir anıtın önünde daha durduk.
İkinci Dünya Savaşı Anıtı.
Burada olanlar, yaşananlar sadece radyasyon ile ilgili değil. Aynı zamanda buradaki anıt bize 1941 ile 1945 arasında yaşanan birtakım olayları da aktardı. Saygı duruşunda duran asker heykeli ve isimleri yazan insanlar ülkeleri için hayatlarını kaybetti ve onların anıları ülkelerinin her yerinde.
Biz de onların anısı karşısında saygımızı gösteriyoruz.
Tur rehberimiz bir sonraki yerin bir çocuk yurdu olduğunu söyledi.
Hani dozimetrede birkaç değer okumuştuk beraber. Örneğin, 0.18 veya 0.14 gibi.
İşte birazdan göreceğiniz değerler, üstte yazan değerlerin 100 katı olacak.
Ne kadar kötü olduğunu düşünebiliyor musunuz? Eğer çocuğunuz varsa bu yazıyı okuduktan sonra dönüp bakmanızı ve onun geleceğini düşünmenizi istiyorum.
Gerçeklerle yüzleşeceksiniz.
Gerçek birimler ve ölçülerle.