Home DÜNYA ÇERNOBİL YAZI DİZİSİ-1: SPACEMAG TÜRKİYE ‘YAŞAYAN ENKAZ’DA
DÜNYA - 10 Şubat 2020

ÇERNOBİL YAZI DİZİSİ-1: SPACEMAG TÜRKİYE ‘YAŞAYAN ENKAZ’DA

26 Nisan 1986... Çernobil'de Reaktör 4'ün patladı; kıyamet yaşandı. Yazarımız Arda Alkaç hayalet şehre gitti, kıyamet bölgesini kaleme aldı.

“Bu gezegende daha önce hiç meydana gelmemiş bir şey ile uğraşıyorsunuz, bu bir felaket!”

Seyahat etmek, harika bir duygu. Yeni yerler, kültür, tarih ve yaşam tarzı. Bunu Dünya’nın her yerinde görebilir, hissedebilir ve yaşayabilirsiniz. Sokaklarda kaybolabilir, yeni lezzetler deneyebilir, keşfedebilirsiniz ve farklı yerlere gidebilirsiniz.
Fakat bazı yerler vardır, unutulmazdır.
Çernobil de bunlardan birisi.

NEDEN ÇERNOBİL?

Yıllar önce, tarihler 2007 yılını gösterdiğinde, 11 yaşında bir çocuktum. O zamanlarda herkesin evinde bilgisayar yoktu. Ne şanslıyım ki, evimizde bilgisayar ve internet vardı. Bir gün internette Çernobil Santrali ile ilgili bir haber gördüm, okumaya başladım ve uzun saatlerimi geçirdim bilgisayar başında. Öylesine ilgimi çekmişti ki, sanki bir şey beni oraya çağırıyordu.
Bunun gerçekleşmesi için 12 yıla daha ihtiyaç vardı.
2019 yılı Mayıs ayında üniversite üçüncü sınıftayken, dersimizde hocamız nükleer santral konusunu anlatmaya başladı. Söze Çernobil Nükleer Enerji Santrali ile girdi. Tekrar bir şeyler yeşermeye başlamıştı içimde. Oraya gitmek istiyordum, fakat bunu nasıl yapacağımı (tesadüf mü) bilmiyorum, o tarihlerde Chernobyl adlı mini dizi izleyicisiyle buluştu. Tek seferde hiç bilgisayarın başından kalkmadan beş bölümü bitirdim. Okuduğum, incelediğim bilgi sahibi olduğum her şey bir dizide kurgulanıp gösterilmişti. O saatte kararımı verdim, “Çernobil’e
gideceğim” dedim. Yıllardır merak ediyordum, fırsat elime geçmişti.

ÇERNOBİL’E NASIL GİTTİM?

Final sınavlarımız bittikten sonra herkes için bir tatil süreci, benim için ise araştırmaya daha çok vakit ayırabileceğim bir süreç başlamıştı. Bilgisayarımın başına geçtim ve tekrar nasıl gideceğim hakkında araştırmalara başladım. Hem Ukrayna’yı hem de Çernobil’i görmek istiyordum.
Arkadaşım, Çernobil Nükleer Enerji Santrali’nde bana katılamayacağını söyledi, fakat Kiev’de beraber vakit geçirebileceğimizi söyledi. Sebebi ise o tarihte pasaportu bir başka ülkenin konsolosluk görevlilerindeydi ve Çernobil’e pasaportsuz girilemeyeceğini biliyordu.
Öncelikle kafa karıştırmamak adına şunu söylemek istiyorum. 18 yaşından büyükseniz, herhangi bir sağlık sorununuz yoksa Çernobil’e gidebilirsiniz. Çeşitli tur şirketleri bu tür gezilere aracılık etmekte. Ben Tour Kiev ile birlikte gitme şansını buldum. Hatta telefon ile tur şirketinden bilgi aldım. Kafama takılan birkaç soru vardı. Bunlardan birisi gideceğim tarihte havanın yağmurlu olacağıydı ve bunu sorun ediyordum. Hiçbir sorun olmayacağını taahhüt ettiler ve korkulacak bir şey olmadığını eklediler. Tura katılmadan önce, grupla beraber gitmenizi tavsiye ederim. Hem cebinizi yakmaz hem de çeşitli arkadaşlıklar kurabilirsiniz. Çünkü, grupla beraber giderseniz kişi başı 99 dolar ödüyorsunuz. Ücretlerin hepsi Amerikan Dolar’ı olarak ödeniyor. Temmuz 2019 tarihli fiyat bu şekildeydi.
Kiralayabildiğiniz dozimetre…
İsteğe bağlı olarak 8 dolar karşılığında dozimetre (radyasyon ölçen cihaz) kiralayabiliyorsunuz. Size gerekli evrakların olduğu bir belge gönderiyorlar. Pasaportsuz kesinlikle giremezsiniz. Ayrıca 18 yaşından küçükler, hamileler ve sağlık sorunu yaşayan veya yaşayabilecek kişiler bölgeye giremez. Bu konuda sıkı önlemler alınmakta.
İsterseniz ücretinizi çevrimiçi olarak ödeyebilirsiniz, isterseniz nakit olarak verebilirsiniz. Bu size kalmış. Ben çevrimiçi ödedim, bir problem çıkmadı. Ayrıca giriş belgesi alıyorsunuz. İlerde bunu paylaşacağım.
Arkadaşımla beraber planımızı yaptık ve Ukrayna’nın başkenti olan Kiev’e doğru bir rota çizdik.
Konaklayacağımız yeri ayarladık, biletlerimizi aldık ve kendimize ait bir gezi rehberi oluşturduk.
Tarihler 2019 Temmuz ayını gösterdiğinde, Ukrayna’ya varmıştık.

ÇERNOBİL’E YOLCULUK

Kiev hem kültürel hem de tarihi bir şehir. Aynı zamanda Ukrayna’nın başkenti. Saymakta zorlandığım müzeleri ve tarihi yerleri gezdim.
Artık sırası gelmişti, sıra Çernobil’deydi.
Çernobil, Ukrayna’nın kuzeyinde kalıyor. Kiev’e yaklaşık 100 kilometre mesafede. Ayrıca bulunduğu konuma çok yakın iki ülke olan Belarus ve Rusya Federasyonu bulunmakta. Sabah saatlerinde kaldığım hostelde uyandım. İçimde tarifi mümkün olmayan bir heyecan vardı. Aslında bakarsanız, kendimi pek iyi hissetmiyordum. Gitmesem mi diye düşünmeye başladım, sonra hayır dedim.Oraya gideceksin, gitmek zorundasın şeklinde kendimi telkin ediyordum.
Kahvaltımı yaptıktan sonra, hostelden ayrıldım. Saate baktığımda buluşma yeri olan Kiev Meydanı’na gitmeme daha bir saat vardı. Heyecan işte, hemen gitmek istedim. Telefonumdan en yakındaki Uber aracını çağırdım. Söylemeden edemeyeceğim, Uber gerçekten ucuz.
İki ya da üç dakika içinde Uber aracı geldi. Şoför ile selamlaştıktan sonra beni toplanma alanı olarak belirlenen bir otelin önüne götürdü. Toplanma alanı olarak belirlenen yer Kiev Meydanı’nda.
Uber aracından indim ve beklemeye başladım. Tour Kiev Chernobyl yazılı minibüsü gördüm ve birkaç insanın toplandığını gördüm, tur rehberimiz ve şoför ile selamlaştıktan sonra listeden ismime baktılar. Başta tur rehberi ismimi bulmakta zorlandı fakat en son kayıt yaptırdığım için listenin en altına yazmış olabileceklerini düşündüm. Öyle de oldu. Adımı gösterdikten sonra teyit amaçlı pasaportuma bakıldı. Teyit edildikten sonra kahve içebileceğim bir yer aramaya başladım.
Burası Çernobil’e 30 km uzaklıktaki Dışlama Bölgesi’nin girişi. Kuyruk var.
Ukrayna’ya giderseniz birçok seyyar kahve dükkanı görmeniz mümkün. Toplandığımız alanın yanında bir kahve dükkanı vardı. Kendime bir sabah kahvesi ısmarladım, sade filtre kahveyi tavsiye ederim. Tadı güzeldi.
O sırada ilginç diyebileceğim bir olay yaşandı. Seyyar kahve satan yerin kendisine ait üç dört masası vardı. Bir masanın üstünde Türk pasaportu gördüm. Kimin diye etrafıma bakarken, beyaz gömlekli bir adam yaklaştı. “Günaydın” dedim, o da şaşırdı ve “Günaydın” dedi. On dakikalık bir sohbetin ardından Mehmet Hoca ile tanıştım. Kendisi İngilizce öğretmeniydi.
Sohbetimiz sırasında tur rehberimiz benim yanıma geldi ve ekstra olarak dozimetre ile satın aldığım Chernobyl yazılı tişörtü bana verdi ve on dakika sonra yola çıkacağımızı söyledi.
2007 yılında on bir yaşındaki bir çocuk, Çernobil hakkında okuduklarından ne anlayabilir?
Açıkçası pek bir şey anladığımı hatırlamıyorum ama heyecanla okuduğumu hatırlıyorum.
Yola çıkacaktık ve benim içimde anlamlandıramadığım bir heyecan oluştu.

ÇERNOBİL NÜKLEER ENERJİ SANTRALİ KONTROL NOKTASINA YOLCULUK

Mehmet Hoca ile birlikte araca bindik ve Kiev’in caddelerinden geçmeye başladık. Kişisel dozimetrelerimizi bize tur başlamadan önce verdikleri için sürekli ölçüm yapıp birbirimize gösteriyorduk. Kiev Meydanı’nda 0.14 µSv/h ve 0.17 µSv/h (µ=1/1000000) gibi değerleri gördük. Ayrıca, µ sembolü “mikro” demektir. µSv/h ise mikroSievert per hour şeklinde okunur. Sievert, canlı dokunun maruz kaldığı radyasyonun etkisini gösteren “doz eşdeğeri”nin SI sistemindeki birimidir. [1] Bunlar oldukça düşük değerlerdi. Hatta, grupla beraber gittiğimiz için ara sıra dünyanın farklı yerlerinden gelen insanlarla tanışıyorduk. Amerika’dan Japonya’ya, Kanada’dan Türkiye’ye rengarenk bir topluluktuk.

Kiev’den çıktıktan sonra yolculuğumuz başlamış oldu, coğrafi yapısını az çok görebiliyordunuz yollarda. Aracın içinde bize bilgilenmemiz için bir belgesel açtılar. Bu belgeselin süresi doksan dakikaydı. İçinde Çernobil’in tarihi, yapısı, kaza durumu ve Pripyat şehri anlatılıyordu. Ayrıca, alanda nasıl davranmamız gerektiğinden bahsediliyordu.
Bir saat kadar yol aldıktan sonra (yollar inanılmaz kötüydü) tur rehberimiz mola vereceğimizi söyledi. Bir petrol istasyonunda durduk, bir nevi ihtiyaç molası verdik. Gitmek isteyenler için bir bilgi daha vermek istiyorum. Bu tür yerlerde temel gıda ürünlerini kesin alın. Çünkü Çernobil’in içerisinde para harcayacağınız bir yer olmayacak. Ayrıca bazı ihtiyaçları da petrol istasyonunda giderebilirsiniz fakat şart değil. Tuvaletler öğle yemeğinin yendiği yerde mevcut.
Petrol istasyonundan ayrıldıktan sonra bir yarım saat kadar daha yolumuza devam ettik. Yolun her iki kenarında hayvanlarını otlatan insanları, ahşap evleri ve uçsuz bucaksız ormanları görme şansımız oldu. Kontrol noktasına gelmeden önceki son güzelliklerdi bunlar.
Tur rehberimizin anonsu ile dikkatimizi aracın ön camına verdik.
30 kilometrelik alan (Exclusion Zone) yani “Dışlama Bölgesi” Çernobil’e girmeden önceki ilk kontrol noktasıydı.
Gelmiştik.
Beş dakika kadar aracın içinde bekledikten sonra tur rehberimiz bize temiz hava almak ve fotoğraf çekmek isteyenler inebilirler, fazla uzaklaşmayın dedi. Biz hem çevreyi görmek hem de havayı solumak için aracın çevresinde dolaştık.
Mehmet Hoca ile birlikte içeceklerimizin eşliğinde koyu bir sohbete daldık. O sırada Amerikan vatandaşı olan Brendan ile tanışıp kaynaştık. O da İngilizce öğretmeniydi. Hong Kong’ta yaşadığını ve Dünya’yı gezdiğini söyledi. İstanbul’a da uğramış.
İçeri girer girmez karşınıza ölenlerin isimlerinin yazıldığı mermer anıtlar çıkıyor.
Hediyelik eşya satan bir dükkanı gördük ve oradan hatıra olarak kalması amacıyla birkaç eşya aldım. Gerçekten ucuz diyebileceğimiz bir fiyata aldık, bu konuda şanslıydık. 30 dakika kadar bekledikten sonra tur rehberimiz bize toplanmamızı söyledi. Giriş yapmadan önce kısa bir yoklama aldı ve imza topladı. Bu imzalardan sonra araca bindik kontrol noktası bariyerine ulaştık. Ardından, tekrar aşağı indik.
Bir Ukrayna askeri personeli bizi sıraya aldı ve tek tek pasaportumuzla belgemizi kontrol etti.
Yazarken bile heyecanlanıyorum çünkü o sırada soğuk terler döküyordum. Sebebi ise “Ya almazlarsa o zaman ne yapacağım?” diye düşüncelere daldım, korkulan olmadı ve geçiş belgemiz onaylandı. An itibariyle, Dışlama Bölgesi’nin içindeydik.
Bu da boynuna asılan kişisel dozimetre.
Servis aracı şoförü kalabalık yaratmamak için aracı 20 metre öne aldı. Gruptaki herkesin belgesi onaylandıktan sonra, tur rehberimiz bizi topladı ve yolun sağındaki standa götürdü. Burada, boynumuza takacağımız ve çıkışta bizden alınacak olan kişisel dozimetrelerimiz verildi. Elimizdeki dozimetreden tamamen bağımsız, ne kadar radyasyon aldığımızı ölçen bir aygıttı. Tekrar servis aracına bindikten sonra tur rehberimiz yavaş yavaş bilgileri aktarmaya başladı. İyi seviyede İngilizce bilgisi vardı. Kelimeler net anlaşılıyordu. Yaklaşık dört kilometre ilerledikten sonra yolun kenarında durduk ve tur rehberimiz kendisini takip etmemizi istedi.
Tarih karşısında şaşırmayan insan yoktur. Bazen şunu düşüncelere dalarsınız ve şunu söylersiniz.
“Gerçekten yaşanmış mı bütün bunlar?” Hayal etmeniz zor olsa da, evet yaşandı.
Tur rehberimizi takip ettikten sonra bizi bir anıtın olduğu yere getirdi.
Fotoğraflarda da gördüğünüz gibi burası Çernobil Dışlama Bölgesi’nde bulunan bir anıt. Sovyet armasını ve o dönemde resmedilen kadını rahatlıkla görebilirsiniz. Bu bile, tüylerimizi ürpertti.
Dikkatli bakarsanız kadının yüz ifadesini görebilirsiniz. Yorumlamayı size bırakıyorum.
Tur rehberimiz gitmemiz gerektiğini söyledi. Beş dakikamızı burada harcamıştık fakat bu beş dakika bile bizi şaşırtmaya yetti.
Grupla beraber servis aracına binmeden önce etrafıma baktım. Gerçekten Çernobil’de miydim?
“Gerçek miydi?” diye düşündüm. Gerçek olduğunun bilincine varınca inanın kalbiniz küt küt atmaya başlıyor.
Tam servis aracına binecektim fakat ilginç bir şey gördüm.
Bir köpek… Rehberimiz “Dokunmayın” diye uyardı.
Bir köpek. Yerde yatıyordu ve kulağında küpe vardı. Tur rehberimize burada yaşayan canlılar hakkında soru sordum. Eklemeden geçemeyeceğim, çok soru sorarım. Hatta sorularımdan boğup kaçan insanlar bile olmuştur. Tur rehberimiz çok sabırlı birisiydi ve bütün sorularıma cevap verdi. Kendisi, burada yaşayan canlıların titizlikle takip edildiğini ve alandan dışarı çıkmamaları için sürekli kontrol edildiğini söyledi. Köpeğin kulağındaki küpeden bunu rahatlıkla anlayabiliriz.
“Nasıl besleniyorlar, sevebilir miyiz ve yaşamları nasıl?” diye bir dizi soru daha sordum, alan içerisinde canlıların çeşitli ot ve türevi bitkileri yediklerini fakat radyasyondan dolayı ömürlerini ve yaşamlarını etkilediğini söyledi. Bazı canlıların, bölgede çalışan insanlar tarafından beslendiğini de ekledi. Son olarak, kesinlikle dokunmamamız gerektiğini not ettim…
YARIN: “Çernobil’in 30 km’lik dış hattında sizi ormanın içinde hayalet bir köy karşılıyor. Korkunç.”
BAĞLANTILI HABER VE MAKALELER: