Bu yazımda 2017 senesinin tatlı sürprizlerinden olan “Dönüş” üçlemesinden bahsetmek istiyorum.
İthaki yayınlarından çıkan kitabın konusu kısaca aşağıdaki gibi:
“Yıldızların kaybolduğu, gökyüzünün karardığı bir ekim gecesi, Ekim Olayı’na tanık olan üç genç: Tyler Dupree, Diane Lawton ve Jason Lawton. Tanık oldukları olay yalnızca kendi hayatlarını değil, tüm dünyanın gidişatını değiştirir. İsyanlar, intiharlar ve cinayetler hızla artış gösterirken inanç hareketleri de tıpkı dünyanın çevresindeki bariyer gibi dört bir yanı sarar.”
Kitabın daha ilk sayfalarında ana karakterleri henüz 12 yaşlarındayken yıldızlar ve Ay’ın gökyüzünden silinmesi ve Dünya’nın çevresinde dönen tüm uydular ile iletişimin kesilmesiyle hızlı bir başlangıç yapılıyor (Bu olaya “Dönü” adı veriliyor).
Dünya’nın etrafında bir koruma alanı olduğu ve bunun Dünyadaki her saniyeye karşı dışarıda 3.17 yıl geçmesinin anlaşılmasıyla olaylar daha da ilginç bir hal alıyor. Bu duruma bir çözüm bulmayı çalışan hükümetler ise Dünya’nın dışında gerçekleşen bu hızlı zaman akışından faydalanarak ilk aşamada Mars’ın terraformasyonunu sonraki aşamada da Mars’ın kolonileşmesini sağlayacak çalışmalara başlıyor ve olaylar gelişiyor.
KEŞKE DEDİĞİM BIR KONU VAR…
Kitap; orijinal konusu, düzgün karakter gelişimleri ve konuyu sadece bilim kurgu açısından değil aynı zamanda politik ve felsefi düzeyde de güzel bir şekilde genişletip okuyucuyu içine almasıyla benim çok hoşuma gitti. İlk kitabın birçok benzerinin çok ilerisinde olduğunu rahatça söyleyebiliriz.
Yazarın “Dönüş”te neredeyse mükemmel bir şekilde kurduğu bu yapının devam kitapları olan “Eksen” ve “Girdap”ta heyecanının ve keyfinin gitgide azalarak devam ettiğini de belirtmeden geçemeyeceğim.
Keşke aynı karakterler ile daha kısa bir zaman dilimine yayılan bir kitap serisi olsaydı. O zaman gönül rahatlığıyla bilimkurgunun efsane üçlemelerinden bir olacağını söyleyebilirdik.