Sinemayı ve filmleri gerçekten çok severim. Özellikle fırsat buldukça Hollywood filmleri dışında farklı ülkelerin (Nordik, Güney Kore, Japon) filmlerini izlemeye çalışırım. Geçenlerde okuduğum Rosewater-İstila romanı da bu anlamda benim için ana akım sinemadan ayrılan ve bana keyif veren bir roman oldu.
Kitabın konusu kısaca aşağıdaki gibi:
Yıl, 2066
Yer, Nijerya.
Umut arayanlar, çaresizler uzaydan gelen bir biyokubbenin etrafında kurtuluş arayışı için biraraya gelirler. Kubbe Rosewater adlı kenarda kalmış bir kasabanın yanında yer alır.
Topluluğun çaresiz sakinleri yılda bir kez kapılarını açarak iyileştirici güçler dağıttığı söylenen kubbenin içine bir kez olsun bakmak isterler.
Psişik güçlere sahip bir devlet ajanı olan Kaaro, bilinmeyen bir sebeple gerçekleşen ölümleri araştırmaya başlar.
Sizin de yukarıda gördüğünüz gibi kitap her şeyden önce olayların geçtiği mekan olarak diğer birçok bilim
kurgu romanından farklılık göstermekte, sırf bunun için bile benim ilgimi cezbettiğini söyleyebilirim.
Esas oğlanın üzerinde detaylıca durulan köken hikayesi de yeterince detaylı ve özenli.
Kitap farkı bir coğrafyada yine farklı bir kültür ile hem bilim kurguya hem de bir dedektiflik öyküsünü güzel bir biçimde harmanlıyor. Konusununda yeterince ilgi çekici olması ayrıca pozitif bir unsur. Aslında bunun sebebi yazar Tade Thompson’ın Nijerya kökenli bir psikiyatrist olması ve coğrafyanın dinamiklerine hâkim olmasında yatıyor.
Fakat romanın bazı negatif yönlerine değinecek olursak; Eksik Parça yayın evinden yayınlanan kitabın kapağı, çevirisi ve editörlüğü biraz sıkıntılı. Kitaptaki yazım hataları insanın okuma zevkini biraz baltalıyor. Kapak tasarımında da ne yazık ki tam bir karmaşa hâkim (yukarıdaki kapak bence çok daha keyifli olmuş).
Boş bir zamanınızda aklınızı vererek okuyacağınız keyifli bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Volkan’ın Notu:
7/10
BAĞLANTILI HABER VE MAKALELER: IŞIN KILICI NEDİR? TASARIMI NASILDIR? NASIL KULLANILIR?
“ŞANSSIZ 5 MİLYON İNSANDA SENDROM ORTAYA ÇIKAR”
