Anahtar Kelimeler: Transinsan (Transhumanizm), artırılmış özellikler (augmentations), nano teknoloji, beyin-bilgisayar arayüzü (brain-computer interface), yakın gelecek.
Hani bazen olur ya, hiç bir beklentiniz olmadan gittiğiniz bir film, katıldığınız bir aktivite veya okuduğunuz bir kitap beklentinizin çok üstünde çıkar ve size büyük bir keyif verir. İşte yazar Ramez Naam’ın Nexus serisi de tam olarak bilim kurgu sevenler için (içinde bulunduğumuz tarih itibariyle ilk iki kitabıyla) bu anlamda gizli bir hazine olarak şu anda raflarda yerini almış vaziyette.
Konusunu arka kapağında şu şekilde özetlemekte:
Yıl 2040… Deneysel bir nano-uyuşturucu olan Nexus, insanları zihinsel olarak birbirine bağlamaktadır. Kimileri bu ürünü geliştirmek, kimileriyse kökünü kurutmak istemektedir. Bazılarıysa, kendi çıkarları için kullanmak niyetindedir.
Genç bir bilim insanı Nexus’u geliştirmeye çalışırken yakalanınca, başına büyük bir bela açılmış olur. Uluslararası istihbarat örgütleri işin içindedir ve tehlike, tahmin edilenden çok daha büyüktür.
Kitabın anlattığı hikayenin yakın gelecekte geçiyor olması bence büyük bir artı. Bu sayede sizi içinde bulunduğunuzdan çokta farklı olmayan (ama daha ileri teknolojilerin yer aldığı) bir dünyanın içine sokuyor. Aslında kitabın konusu biraz riskli ve dağılmaya çok müsait, fakat yazar bu aşamada ustalığını konuşturarak yakın gelecek içerisinde, olayları belli bir teknoloji ve mantık zeminine oturtarak ve hatta işin içine politika, gizli teşkilatlar, askeri teknolojiyi de ekleyerek bulamaç olabilecek konular bütününü ayağı fazla takılmadan anlatabiliyor.
Kabaca Nexus’u nano-botlar vasıtasıyla insanlara enjekte edilen ve beyin-bilgisayar arasında bağlantı kuran ve özelleştirilebilen bir işletim sistemi (daha ziyade android gibi düşünebilirsiniz). Hikayenin anlatıcısı genelde protagonis (esas oğlan veya esas kız) Kaden Lane olsa da, değişik bölümlerde iyi kurgulanmış diğer karakterler de anlatımı eline alarak kitabı zenginleştiriyor.
Ayrıca yazarın sadece işin teknoloji boyutu ile sınırlı kalmayıp, askeri teknoloji, espiyonaj ve ülkelerarası politik çekişmelere de kitapta yer vermesi, bu türü seven benim gibi biri için ayrı bir keyif oldu (Tom Clancy’nin roman, filmleri ve oyunları bu türe güzel örnek teşkil eder).
Kitap ile ilgili başka bir olumlu taraf da yazarın, özellikle olayların demin saydığım boyutunda, gelecekte bu tür teknolojilerde çok büyük söz sahibi olması beklenen Çin’e geniş yer vermesi. Bu sayede bize klasik anlamda, tüm olayların Amerika ve Amerikalılar arasında geçtiği bir roman okutmamış oluyor.
İlk kitap beklenenin aksine sadece giriş kısmını değil; içerdiği aksiyon, twistler ve olayların tepe noktasına ulaştığı anlar ile tek başına bile 534 sayfalık uzunluğunu göz ardı edebileceğiniz, gayet akıcı bir okuma deneyimi sağlamakta. Açıkçası kitapla ilgili negatif bir yön bulmak; özellikle bu konuların meraklıları için, pek mümkün değil. Belli ki arka planda yoğun bir kaynak çalışması, emek ve güzel bir kurgu var. Panama yayınlarından çıkan bu kitap serisini okumanızı şiddetle tavsiye ederim .
Volkan’ın Kitap Notu: 9/10
Fotoğraf: Medium.com
